Ruhsal Zeka: Niyetimiz çabalarımızın sonucunu nasıl etkiliyor?

1641
Ruhsal Zeka Sözleri
Ruhsal Zeka Sözleri

Kitap Satış Noktaları

Ruhsal Zekanın ana ilkesi açısından bakarsak… Bir tezgâhtarın çalışma gerekçesi, sadece geçimini temin etmektir. On yıldır tezgâhtar olarak çalışıyor; çünkü onu oradan daha ötelere sıçratacak bir gerekçeye dayanmıyor. Ama bir arkadaşım işe sokaklarda pantolon satarak başladı…

Hayatımızda niyetlerimizin (ya da diğer tabirle yapma gerekçelerimizin sonuçlarını alacağımızın farkında mıyız? Türlü sinsi niyetlerle iş yapanlar… İki yüzlüler… kandırmaya çalışanlar veya ortalıkta gerekçesiz, niyetsiz işler peşinde sürüklenenler… Yüce Yaradan bize niyetlerimizin karşılığını verecek. Ne kadar iyi yaparsak yapalım, kötü niyet bir gün yaptıklarımızı yıkacak. İstemeden kötü de yapsak iyi niyet hatalarımızı örtecek ve başarımızı besleyecek?
Gerekçeniz yani niyetiniz nedir? Niyetiniz, kötü eyleminizden iyilik, iyi eyleminizden kötülük üretecek. Niyetiniz, bir damla eyleminizden okyanuslar oluşturacak; dağlar büyüklüğündeki eylemlerinizi de bir kum tanesine dönüştürecektir. Şu sorulara cevap arayın: Niyetiniz küçük mü, büyük mü; iyi mi, kötü mü? Bulacağınız cevapların arkasında kaderinizin sırrı gizlidir.
Gerekçe konuştuğunda yöntemler, teknikler, engeller susar. Neyi ne kadar çok ve nasıl yaparsanız yapın; gideceğiniz veya zorunlu olarak sevk edileceğiniz tek yön, gerekçenizin sizi beklediği yöndür. Oraya zorla itilirsiniz. Ama gerekçeniz yoksa, fırtına içerisinde nereye gideceğini bilmeyen gemi gibi olacaksınız.
Gerekçeniz neyin olmasını gerektiriyorsa, tüm tabiat kanunları aykırı da olsa, tüm dış şartlar sizi engellemeye de çalışsa, o gerçekleşecektir.
Defalarca aynı kanunla yüzleştim. Lise müdürümüz manevî konularda kendimizi eğitmemize ve sorumluluklarımızı yerine getirmemize haksız şekilde engel oluyordu. Lise hayatı boyunca, bizi engellemek için aldığı kararları defalarca geri çekmek zorunda kaldı. Çünkü kaderin sahibi bizim lehimize, müdürün önüne kişisel engeller çıkarıyordu. Kendisini düzeltmesi için verilen zaman doldu, değerlendirmedi; bu direnci karşısında, kaderin sahibi ona meydan okudu. Hastalandı, ikazları anlamadı, bacakları kesildi, yine hatasını düzeltmedi ve sonunda öldü. Öldükten sonra sorunumuz düzelmişti. Ama, biz sorunumuz düzelinceye kadar üzerimize düşeni yapıyor, soğuktan ellerimiz çatlasa da, betonların üzerinde oturmak zorunda kalsak da, evrenin sahibiyle buluşmaktan vazgeçmiyorduk.
Büyük gerekçeleriniz varsa, siz, arkasında dev bir orduyla ön cephede şeytana karşı savaşan bir kahramansınız. Siz yapmayacaksınız, sizin eliniz aracılığıyla yaptırılacak.
Gerekçeler, eylemin değerini belirler: Gerekçesi olmayan eylem yokluktur. Gerekçesi kötü olan eylem kötüdür. Gerekçesi yüksek olan eylem yüksektir. Gerekçe sonuçtur ve her eylemi sonuçları için yaparsınız. “Ameller niyetlere göredir. Kişi için ancak niyet ettiğinin karşılığı vardır.1” Bu hadisin sadece öteki dünyaya ilişkin işlerde geçerli olduğunu sanarak ne büyük hata ettik. İşlerinizin -dünya hayatındakiler dahil- tüm sonuçları, niyetlerinize ve gerekçelerinize göre oluşacaktır.
Eylemlerinizin ve arzularınızın iki tür değeri vardır: Birisi dünyaya, diğeri ebedi hayatınıza yöneliktir. Eylemlerinizin dünyaya yönelik gerekçeleri o eylemin değerini büyük ölçüde arttırır; ama, ebedi hayata yönelik değeri tamdır, azalmaz, bölünmez.
Muhtaç bir çocuğa yardım ettiniz. O anda, binlerce çocuğun yetişmesine katkı sağlamayı dilediniz, hedeflediniz ve bu yardımınızın arkasında böyle bir gerekçeyi gizlediniz. Bu gerekçenizin ilk somut yansıması, o çocuğun ahlâkî gelişimine gerçekten de katkı sağlamanız olacaktır. Dahası, bu niyetiniz o çocuk aracılığıyla başka çocuklara da katkı sağlamanıza neden olacaktır. Eyleminizin sonuçları teselsül ederek, kopyalanarak nesli kesilinceye kadar sürer.
Ama manevî tarafta, kaderin sahibi sizin defterinize tıpkı niyetinizdeki gibi, binlerce çocuğun ahlâklı eğitimine katkıda bulunduğunuzu çoktan yazmıştır.
Dinî kaynaklardan anladığımız şudur: Öylesine büyük işler yaptığını sananlar, eylem defterleri gözlerinin önüne konulduğunda şoka girecekler: “Nerede benim yaptığım iyilikler” diye feryat edecekler. Binlerce iyiliğin karşılığında bekledikleri menfaat veya yaptıkları gıybetler, tüm sermayelerini eritip gitmiş, haberleri bile yok.
Bir başkası Yaratıcının nimetlerine ne kadar nankörlük ettiğinin utancı ve pişmanlığı içerisinde iki büklüm, “keşke dünyaya geri dönüp de, sevgili yaratıcımın uğrunda ölüp ölüp dirilseydim” derken ve hak ettiğini bildiği cehennemin bir balyoz gibi başına indirilmesini beklerken, hayatının en büyük şaşkınlığını yaşar. İçinden cehennem fışkırmasını beklediği eylem defterinin sayfaları arasından, semaları kuşatacak enginlikte bir cennet çıkmıştır. Ömür sayfaları, yaptığını hatırlamadığı güzel eylemleriyle dolup taşmıştır. Az iyilik yapmıştı belki, ama büyük içtenliklerle ve niyetlerle yapmıştı. Güzel bir sözü bir defa söylemişti belki; ama, kalabalıkların önünde söylemiş ve milyonlarca insanın ondan etkilenmesini sağlamıştı. Üstelik yapılan tüm iyilikleri sıfırlayan gıybetten nefret etmeyi de başarmıştı.
Hepimiz böyle şoklar yaşayacağımız büyük güne hazırlanıyoruz.
Gerekçeleriniz eylemlerinizin sonuçlarını çoğaltır: Gerekçeniz ne kadar çoksa, eyleminiz o kadar çok sonuç üretecektir. Manevî âlemde tam olarak gerekçeleriniz kadar sonuç alacaksınız. Maddî âlemde ise sonuçlarınız, gerekçelerinizin çokluğuna göre artacaktır.
Birlikte düşünelim. Bir ağaç dikmenizi sağlayacak gerekçeler neler olabilir: Gelip geçenlere serinlik olsun, kuşlar yuva yapsın, meyvelerinden çocuklarım ve diğer insanlar yesin, hayvanlar yapraklarıyla beslensin, yaşlılar gölgesinde oturup yapraklarının uğultusunu dinlesin, toprağın erozyonla kayıp gitmesini engellesin, yeraltında su tutarak kaynak sularının zenginleşmesine katkı sağlasın, çevredeki kuru ve yağmursuz iklimin değişmesine katkı sağlasın, yeşil bir görüntü oluşturarak bakan gözleri dinlendirsin, bölgede bol bol oksijen üretsin, öldükten sonra beni hatırlatacak bir eser olsun, şiddetli soğukta üşüyenlere yakacak çalı parçaları yetişsin, bu bölgede yeni ağaçlar için tohumlar yetiştirsin, diğer insanlara yaptığım iş örnek olsun, yeşili koruma çabalarına katkı sağlasın, buradaki kırsal arazi değerlensin ve daha pahalıya satılsın, içimi rahatlatacak hoş bir meşguliyet olsun, benim adıma sevap kazanan açık bir defter olsun…
Eylemlerinize büyük gerekçeleri yüklediğinizde ruhunuz yenilmez bir orduya dönüşür; vücudunuzu önüne katarak o araziye götürür ve o ağacı diktirir.
Dişlerinizi fırçalarsınız; bu küçük eylemden dev gibi sonuçlar üretmeyi aklınızdan geçirir misiniz? Meselâ o saniyelerinizi Peygamberi taklit ettiğinizi düşünerek ibadete çevirmeyi, ağız kokusunu gidererek eşinizle aranızdaki sevginin artmasına aracı olmasını, dişlerinizi temiz ve parlak göstererek saygı ve sevgi görmenize destek olmasını, kendinizi ruhsal olarak daha temiz ve olgun hissetmenize katkı sağlamasını ister misiniz? Dişleri fırçalamak gibi rutin bir eylemden, bunlar gibi yüzlerce gerekçe ve sonuç çıkarmanızın mümkün olduğunu artık keşfetmiş bulunuyorsunuz.
Bir avuç toprağın aynı maddelerini kullanarak binlerce farklı bitki yaratan kudret, görüyorsunuz ki, yarattığı tek toprağa binlerce farklı gerekçe yüklemiştir. Siz de, onun kâinatta yaptığını taklit ederek, bir tek eylemin birlerce farklı sonuç üretmesini sağlayabilirsiniz.
Gerekçeleriniz ne kadar yükseleceğinizi belirler: Gerekçe soyuttur ve potansiyel olarak sınırsızdır. Onu bir yerde tüketemezsiniz. “Zengin olmak istiyorum” dediniz. Gerekçeniz bir fabrika sahibi olmaksa, fabrikaya ulaştığınızda başarı yolculuğunuz son bulur. Ya yeniden bir gerekçe bularak sıfırdan başlarsınız, ya da hayatınızın tüm köşelerini işgal eden dünya, yeni bir gerekçe bulmanıza izin vermez; ulaştığınız noktada çakılıp kalırsınız.
Bir üniversite öğrencisinin okuma gerekçesi, mezun olup devlet memurluğuna başlamaktır: Devlet memuru olmayı başarmış, ancak 30 yıl boyunca orada çakılarak emekli olmuştur. O şimdi emekli bir devlet memuru.
Bir tezgâhtarın çalışma gerekçesi, sadece geçimini temin etmektir. On yıldır tezgâhtar olarak çalışıyor; çünkü onu oradan daha ötelere sıçratacak bir gerekçeye dayanmıyor. Ama bir arkadaşım işe sokaklarda pantolon satarak başladı. Tezgâhtarlık yaparken her yaptığı işi şekillendiren büyük bir gerekçesi vardı: Bir gün böyle bir mağazanın patronu olmak. Aradan 15 yıl geçti ve şimdi o, büyük bir mağazanın patronluğunu yapıyor.
Önemli bir kuruma giren ilkokul mezunu bir personel, göreve en alt düzeyden başlamıştı. Ama o, kurumun genel müdürü olarak emekliliğe ulaştı. Yukarıya doğru ilerleyecek misiniz? İlerlemeye ne kadar devam edeceğiniz, gerekçelerinizin ne kadar büyük olduğuna bağlıdır. Yüz metreyi hedefleyen sporcu maraton koşamaz.
Hayatınıza o kadar büyük bir gerekçe bulun ki, tüm ömrünüz ona ulaşma çabasıyla geçsin. O kadar yüksekte olsun ki, ona ulaştığınız an, artık dünyada işinizin kalmadığı, dünyadan ayrılmaya razı olduğunuz an olsun.
Uzak geleceğe uzanan yaşama gerekçeleriniz yoksa, hayatınızın on yıl sonrasını kuşatacak eylem planları hazırlayamayacaksınız. Gerekçeniz yoksa gizli bir el tarafından yönlendirilmeyeceksiniz. Gerekçeleriniz yoksa, bunları nasıl gerçekleştireceğinize ilişkin planların yapıldığı gizli bir çalışma masası kurulmayacaktır.
Gerekçesi olmayanların, gerekçelerle kuşatılmış kâinatta yeri yoktur. Bilirsiniz, sizinle dost olmak isteyen kişi, sizde mutlaka ortak ve benzer bir taraf bulmuştur. Kâinatın sizinle dost olmasını istiyorsanız en büyük ortak yöne sarılın, gerekçeye. Sonra ortak kalbe sarılın, sevgiye. Sonra ortak davranışa sarılın, yardımlaşmaya.
Böyle yaparsanız terk edilir misiniz? Evet, sadece insanlar tarafından; ama, gerekçeleri olmayan insanlar tarafından. Bir yıldıza, kendisine meydan okumaya kalkan ateş böceğini önemsememesini tavsiye ederim.
Şu dersleri tekrar hatırlayalım: “Ameller niyetlere göredir. Kişi için ancak niyet ettiğinin karşılığı vardır.2” Niyetlerinizin aklınızda dolaşıp duranlar olduğunu mu sanıyordunuz? Hayır, onlar sizin suretlerinizden, dış görünüşünüzden ve mallarınızdan okunamazlar.
Onları ancak kalbinizden okursunuz; nitekim kaderin yaratıcısının da okuduğu levha kalbinizde gizlidir: “Şüphesiz Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Ancak amellerinize ve kalplerinize bakar.3”
1 Hz. Muhammed (asm), Buhari, İman: 41; Müslim, İmare: 155
2 Hz. Muhammed (asm), Buhari, İman: 41; Müslim, İmare: 155
3 Hz. Muhammed (asm), Müslim, Birr: 34; İbni Mace, Zühd: 9