İlkokul yıllarında kızımla bir kişisel düzen ve ders çalışma planı yaptık. Anlaştık ve sonunda kendisine, -“-Söz mü kızım?” Diye sordum. “-Söz veremem baba” dedi. Hiç beklemedim bu cevabı. “-Ama neden kızım, seninle yaptık bu planı.” Diye üstelediğimde, -Peki ama ya sözümü tutamazsam!” karşılığını verdi.
Meseleyi anladım. Bir süredir ailede, tutamayacağı sözü vermenin Kur’an açısından, hakka büyük bir ihanet ve zulüm olduğunu işliyorduk. Çocuk bu dersi almış ki tutamama ihtimali olan bir sözü vermekten sakındı haklı bir basiretle.
Ailecek işlediğimiz ayet şuydu: “Ey inananlar, ne diye yapmayacağınız şeyi söylersiniz? Allah katında en nefret edilen şey, yapmayacağınız şeyi söylemenizdir. (Saf, 2-3)
Müminler olarak bugün, gayrimüslimlerin bile çoğu zaman tenezzül etmeyeceği bir güvenilmezlik içerisine savrulduk. Sözünü tutmamak, yapmayacağın şeyi söylemek Allah katında en nefret edilesi davranış ey Müslüman! Allah’a gerçekten boyun eğen bir Müslüman, söylediğini yapmak ve verdiği sözü tutmak için canını dişine takar. Ya da söz vermez, vaatte bulunmaz.
Müslüman Müslümana yalan söyler mi? “Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 164) Hadisine göre, yalan söylediğin anda Müslümanlıktan dahi dışlanıyorsun. Bu kadar korkunç bir durumdur sahtekarlık. Kaldı ki bahsimiz, Müslümanların gözüne baka baka yalan söylemekten daha masum bir davranış: Sözünü tutmama, vaadini yerine getirmeme…
Bir kısım dini öğretilerde, verilen sözü tutmak salt bir ahlaki bir erdem olarak tanımlanarak basite indirgendiğini gördüm. Yüreklerin titremesi lazım! Ne erdemi! Allah’ın ve mübarek elçisinin son derece sert buyrukları işte önümüzde. Yapmasan da olur denebilecek bir erdemden değil, kesin bir ilahi emirden söz ediyoruz.
Kardeşinden aldığın borcu vadesinden bir gün bile geciktirirsen Kur’an’ın bu hükmüne dahil oluyorsun. Kararlaştırdığın randevu saatinde orada olmak için çırpınman gerekir. Evlenmeme ihtimalin varsa, evlenme vaadinde bulunmayacaksın. Evlenirken verdiğin bir sözü tutmazsan, Allah katındaki en nefret edilen bir şeyi yapmış olursun.
Müslüman hayatının birçok alanında yumuşak huyludur, affedicidir, esnektir, hoşgörülüdür. Ama verdiği sözü tutmak konusunda çelik bir mermi gibi sert davranması imanının derecesini gösterir.
Bir iyiliği yapacağını söylemişsen, yapmak zorundasın. Haram içermeyen bir anlaşman, sözleşmen varsa gereğini yerine getirmen sana özel bir farzdır. Bu hükmün istisnası, haram olan bir söz verilemez ve verenin de derhal vazgeçip tövbe etmesi gerekir. Yoksa sözünü tutamıyorsan, ölümcül bir engelin olmalıdır ve mutlaka söz verdiğin kişiyle helalleşmelisin. Bu yetmez; Müslümanı, sözünü tutamayarak güvenilmez gösterdiğin ve dininin itibarına çamur attırdığın için de Allah’tan bağışlanma dilemelisin.
Rabbimizin sözümüzden haksızca veya ihmalle caymaktan bizi menetmesinin pek çok hikmetinden bir kaçı bile ürpermemiz için yeterlidir: Dürüstlük Allah’ın kullarına yakışan yegâne ahlaktır. Allah’ın dininin güvenilirliğinin en etkili ilancısı müminlerin dürüstlüğüdür. Çıkarlar sebebiyle sözünde durmamakla bütün şeytanlıkların yolları açılır. Toplumun huzuru, düzeni, güveni, bağlılığı, canlılığı bozulur. Sözünde durmamak yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya giriştir.
Ey esnaflar, ey cemaat ve tarikat mensupları, en din ve siyaset adamları… Dinimizin bilhassa yeni yetişen kalplerde nasıl perişan düştüğünü görüp toparlanmak için kaderden son büyük darbenin inmesini beklemeyelim.
Öyle ise kardeşim, kesin söz verme. Yapmayacaksan, kaybedeceğin şey ne olursa olsun söyleme. “Elimden geleni yapacağım, nasipse niyetim, planım şöyledir” üslubuyla konuş, son ana kadar bir açık kapı bırak. Kesin konuşma ve verilmiş sözlerin tutulmasının farz ibadetlerin ifası gibi olduğunu ve tutulmamış her bir sözün kıyamet günü hesabını vereceğini aklında tut.