Eksik veya yanlış yönlerimiz olabilir. Kimse kusursuz değildir. Ayıplarımızdan hoşlanacak halimiz yok. Her vicdan kendisini iyileştirmek ister. Fakat ya çevreye uyum sağlayacağız diye kendimizi kaybedersek ne olacak? Rol yap, kendi gerçeğini gizle, ona böyle, buna böyle görün, filancanın gözüne gir, falancayı incitme… Böyle bir hayat anlayışından insanın kendisini geliştirerek huzura ve başarıya ulaşması nasıl mümkün olur? Olmaz tabii ki… Şamar oğlanına döner. Ona buna uyum sağlayacağım derken kişiliksizlikte kaybeder kendisini…
Aklım, vicdanım ile değer verdiğim insanlar arasında kaldığım bir dönemdi. Abi bildiklerimi razı etmek için olmadığım gibi görünüyor, inanmadığımı savunuyor gibi davranıyordum. Bu halin ürettiği stres bir gün Libya caddesindeki evimden çıkıp üniversitenin servis aracına doğru hızlıca adımlarla yürüyordum. Günlerdir aklımın almadığı, basiretimle bağdaştıramadığım kimi şeylerle bazı büyüklerime şirin görünmek için susmak arasında gidip geliyordum. Her doğru bildiğimi söylemek zorunda değildim, belki fitne olabilirdi ama ben bile bile aklımın bana hak dediği şeye nasıl batıl gözüyle bakabilirdim.
O an beynimde volkan gibi patlayan bir cümlenin parıltısını hissettim. Sen Allah rızası için mi, başkasını rızası için mi yapıyorsun diye soruyordu bana. Ürperdim. “Ben Allah rızası için mi, insanların rızası için mi yaşıyorum?” sorusunu tekrarladıkça tavrım değişmeye başladı. Herkesi kaybetmeyi göze alabilirdim, ama Allah’ı kaybetmeyi göze alamazdım. Karar verdim. Allah’ın razısını amaçlamalıydım. Cahilsem ilim dilemeli ve ilmim ölçüsünde Allah’ın rızasını aramalıydım. Her doğruyu her yerde söyleyemesem de yalana yanlışa teşebbüs etmemeliydim.
İnsan her şeyi herkese doğru anlatamaz veya kendisi de yanılmış olabilir. Yeryüzü cehalet kaynıyor. Bu ortamdaki ilişkileri kaybetmeden idare etmek için yalana yönelmeye izin yoktur fakat bazen susmak zorunda kalabiliriz.
Kendime şu öğüdü verdim: Ey nefsim, Tamam tek başına kendi aklına ve kendi sınırsız ilmine güvenip de efelik taslama, ateşe kendini savurma, büyüklerine saygı duy. Ama unutma ki Allah seni kıyamet günü aklınla ve ilminle yargılayacak. Hakkı bulmak için aklından başka bir aracın yok. Aklı olmayanın dini de olmaz, vebali de. Herkese hoşluk için uğraşan, kişilik boşluğuna düşer. Melek gibilere yakın isen, şeytan gibilerden uzaklığa mecbursun. Öyleyse Hakkın tarafını seç. Bilhassa fitne zamanında yanıltılabileceğini, iyilere kötü ve kötülere iyi işlerin yaptırılabileceğini unutma. Allah’tan yana yakıla basiret yardımı dile ve inançlarınla kendin ol.
Sen kibirlenme. Sen aklını gerçeklere kapatma. Herkesi ve herşeyi anlamaya açık ol ve kendin ol. Sen kendinsin diye sana kırılan, bırak kırılsın. Değerlerine yaklaşman için, gerekiyorsa eşinden, işinden, aşından, arkadaşından bile kopmana sabır göster. Herkes karşına dikilse de en önemli Rabbini kaybetme! O senin tek Şefkatli Sahibindir. Seni sadece O öldürüp O diriltebilir. Sana iyiliği de kötülüğü de sadece O yaratabilir. Bedenini bebeklikten bu günlere getirip, seni ölümsüzlükle buluşturmak isteyen yüce Yaradan’ı kaybetme ki karanlıkta kaybolmayasın.