-hocam iyi akşamlar. Örgütle hiç alakam olmadığı halde ihraç oldum. İçime sindiremiyorum. Düşündükçe kafayı yiyecek oluyorum. Kimse iş vermiyor. Tavsiyelerinizi alabilir miyim?
-Kardeşim Allah bu darbe ihanetini yapanları perişan eylesin. Hiç alakası olmayan mazlumların başına gelenler ise çok çetin bir imtihan… Siz o örgütle alakanız olmadığı halde bu ıstıraba düşürüldüğünüzü söylüyorsunuz. Benim 25 yıldır milyonların okuduğu ve bildiği alenen karşıtlığıma, apaçık yazılarıma, beyanlarıma, emperyalistlerden uzaklığıma rağmen, beni de bir büyük makam sahibi, sırf dava açıp hakkı aradım diye, bile bile ve kasten cezalandırdı. Yalan, iftira, kötü niyet, kibir veya kasıt asla sonsuza dek gizlenemez.
Maalesef ben de çevremden epeyce, masum, yaşanan ihanetle alakasız, vatanına ve Devletine sadık kimi temiz vatan evlatlarının bu ihanetle yaftalandığına ve korkunç haksızlığa uğratıldığına şahidim.
İnsanlar yargılanmadan, sorgulanmadan, delil, işaret, karine aranmadan, bazen istihbarat hatasıyla, bazen birinin kıskançlıktan veya makamını ele geçirmek hırsından kaynaklanan iftirasıyla, kamuoyuna alenen hain ilan edilebiliyor ve birçok masumun başına geliyor bu ağır imtihan.
Yaşanan yanlışlıkların zahiri sebebi her ne ise, ümit ediyorum ki bir gün bütün yanlışlar hukuka intikal edecek ve yargı önünde gerçekler er geç ortaya çıkacaktır. Kahharı Zülcelal’in Mahkemei Kübrasında hesap vermekten ise kimse kaçınamaz.
Toplumumuzun çoğunluğu masumiyet karinesini unuttu, sildi defterden. Birisine suçlama yapılınca, milyonlar, iftira olabileceğini hesaplamadan ve iftiraya inanarak, yayarak veya mağduru, mazlumu yalnız bırakarak ahiretlerini yaktılar. Kaderi ilahinin, yaptıklarının bir benzerini kendi başlarına getirmesinin şartlarını oluşturdular. Bu denli korkunç bir zulmün cezasının basit bir tövbeyle silinebileceğini sananlar yanılıyorlar.
İnsanlar, gelen haberi tahkik etmeyi emreden ve iç yüzünü bilmediği şeyin ardına düşmeyi haram kılan Allah’ın emirlerini sildiler vicdanlarından… Allah’a böylece bu büyük ihaneti yapmalarının kıldıkları namazla telafi olacağını sanmakla kendilerini kandırıyorlar.
Dış ülkelerin koruması ve yönetimi altında örgütlenip büyüyen Gülen örgütüyle gönül bağı olan herkesi, yıllardır yaptığım gibi acilen o örgütten uzaklaşmaya çağırıyorum. Artık herkes görmeli ki, Müslümanları katleden Devletlerin korumasına sığınarak siyaset yapanların Allah akıbetlerini perişan etmektedir.
Lakin, diğer yandan, bu milletin tertemiz ve masum evlatlarına çamur atanları da mutlaka Kaderin Sahibi bir şekilde perişan edecek ve bile bile, ihmalkarlıkla veya dikkatsizlikle sebep oldukları felaketin bedelini er veya geç ödetecektir.
Bizim ne yapabileceğimize gelince… Ben bir yıldır tüm yetkililerin bana önce yanlışlıkla yapılan ve sonra da sessiz kalınan haksızlığa kulak tıkadıklarının tanıklığıyla iyi anladım ki, bizim başımıza gelenlerde Allah’tan başka koruyucumuz ve kurtarıcımız yoktur. Biz Allah’tan başkalarına güvenmekle çok yanlış etmişiz. Allah başımıza bir imtihan yazdığında ondan, Allah dilemeden birilerinin bizi kurtarabilmesi imkansızdır. Allah bizi bir dertten kurtaracaksa da kimsenin onu engellemeye gücü yetmez. Allah’tan başka tüm sığınaklar ve tüm yardım kapıları yalandır, yalancı bir tesellidir.
İmanların yüreklere işlemediğinin bu zamandaki en net göstergesi kalabalıkların Allah’tan başkalarından korkuyor ve masumları sahiplenmekten kaçıyor olmalarıdır. Oysa şimdiye kadar söylediğimiz, iddia ettiğimiz imanımızın gerçekliğini ispat etme vakti, bu vakittir.
Yaşadığımız imtihan yüreğimize imanın derince nüfuz etmesine ve Allah indinde gerçek bir velayet kazanılmasına sebep olabilecek derecede ciddidir. Bu imtihan altında pek çoğu perişandır. Niceleri, bu işler dinciler, tarikatlar, cemaatler yüzünden oluyor zannıyla dinden çıkmıştır. Niceleri, şeytanın Allah varsa, başımıza bu zulmün gelmesine neden izin vermiştir demagojisine kapılarak imanını tehlikeye atmıştır.
Yaşanan fitne birbirini kıskanan dini cemaatler veya tarikatlar arasında rekabet fırsatı oluşturmuş; bir tarafın boşalttığını diğer taraf kapmaya çalışmıştır. Hepimize ait olan, adaletle, liyakatle çalışması şart olan Devletin imkanlarını torpille biriktirme yarışı yüreklerimizi yakmaktadır. Diğer yandan da toplum güvenini yitirdiği dini gruplardan hızla kopmakta, ayrıca bireyselleşip yabancılaşmakta ve herkes herkesten şüphe etmektedir. Bu hal bir milletin başına gelebilecek en feci felakettir. Çünkü bu psikolojik zeminin bir adım sonrası yeni bir fitne kıvılcımıyla toplumun birbirine düşürülüp ülkenin parçalanmasıdır.
Allah’tan diliyorum ki bu olayları yönetenlerin basiretlerini arttırsın. Yanlış kararlar aldırarak veya adımlar attırarak vatanımızı elimizden kaydırmasın. Son derece ihlaslı olma, Allah’a karşı zerrece kibirden yüreklerin titreme vaktidir.
Biz hem kendi bireysel kaderimizi yaşıyoruz ve hem de milletimizin kaderine tabiyiz. Altı yıl önce sosyal medyada, biz Müslümanların Firavun ordusu ile Kızıldeniz arasında sıkışmış İsrailoğullarının durumuna düştüğümüzü yazdım. Bizi o durumdan Musa as’a verilen asa gibi bir ilahi yardımdan başkası kurtaramaz. Öyle bir cehalete saplandık ki, Allah uğrunda cihat edeceğiz diye ortaya çıkanların müslüman kafası kesmekten başka bir şey yapabilme becerisi ve basireti kalmadı geride. Bu zamanın tek kurtarıcı cihadının imanı, ilmi, bilimi, ahlakı ve adaleti hakim kılma mücadelesinden geçtiğini anlamıyoruz.
İslam ümmetini içeriden ve dışarıdan ele geçiren ve sıkıştıran o Devletlerin kimler olduğunu artık bilmeyen yoktur sanırım. Öz yurdumuzun da parçalanmasının alt yapısını elli yıldır doğrudan bize, bizim gücümüzle ve paramızla yaptırıyorlar. Fakat gerçekleri göremedik veya gördük de millete göstermek istemedik veya millet de görmezden geldi. Artık yüze yüze hedeflerinin kuyruğuna geldiler. Aydınları dahi aldatılmış bir toplumun kalabalıkları ne yapsın!
Bu halden milletçe kurtuluşumuzun yegâne çaresinin Allah’ın Kitabı Kerim’ine ve emrettiği ahlaka sımsıkı sarılmak olduğunu defalarca tekrarladım ve bu ses duyulmadı. Aklını kullanmayan ve pür dikkat öğrenmeye çalışmayan fitnelere meze edilmekten kurtulamaz.
Daha üç gün önce, ezber bozan bir meselede, “Kur’an böyle buyuruyor” diyorum. Kuranın buyruğunu anlamaya çalışmadan, “hayır, sen hadislere, ehli sünnete aykırı söylüyorsun, hadis inkarcısı, kafir!” diye saldırıyorlar. Savundukları şeyin hiçbirinin hakikatini bilmeden ve bir kısım ezbercilere güvenerek yapıyorlar bunu. Ama dayandıkları meşhur hocaları, Kuranı Kerimi Cebrail as, arşın ötesine çıkıp oradan, Muhammed as’dan alıp önce arşa, oradan da dünyaya, peygambere getirdiğini, yani Kuranı peygamberden alıp yine peygambere getirdiğini iddia ettiğinde buna ses çıkarmıyorlar. Apaçık ayetlere aykırı böylesine korkunç bir uydurmayı İslam’dan sayıp, gözlerinin önündeki ayete basiretlerini kapatanların kendilerini Müslüman sandığı topluluklara Allah’ın cevabı mutlaka gelecektir.
İşte, hakka kulak tıkayan ve hakkın mesajını düşünmeyen böyle bir topluluğun terbiyesinin yolu artık kader tokadı olur. Öyleyse milletimizin başına savaş ve benzeri bir bela gelecek olursa, hiçbirimiz onu yaşamaktan kaçınamayız.
Öte yandan emin olalım ki, Allah’ın rahmeti ve adaleti asla engellenemez. Bazen başa gelen bir bela, gelecekteki maddi veya manevi büyük bir belaya karşı kalkan olur. Bu imtihanı sabırla ve Allah’a sığınarak, emrettiği ahlaka tutunarak imanımızla sağ salim atlatmaya çırpınalım. Dünyayı zulümle bize küstürseler de Allah’a sığınmamız, adaletine samimiyetle güvenmemiz yüreklerimizi serinletir ve ahiret hayatı yüzümüze güler. Rızkı veren Allah’tır. Allah’a hakkıyla güvenip teslim olan ve Allah’ın yolunu doğru öğrenmeye çırpınan kulunu Allah ayaklar altına düşürmez, aç, susuz bırakmaz.
Gerçekten Gülen örgütüyle beraberlik yaşayanlara gelince… Gülen o ünlü bedduayı yaptığında yazdım. O haksız bedduaya amin diyenlerin yuvalarına ateş düşecek. Beni o zaman ihanetle suçlayıp ana babama küfredenleri şimdi görüyoruz. Bizler de o fitne ateşlerinden nasip aldık. Şimdi o tuzağa düşmüş kimselerin vicdanları artık kendilerine gelmeli, o yabancı örgütten sıyrılıp derhal Allah’ın Kitabına sarılmalıdırlar.
Çoğunluk itibariyle fitneden nasıl korunabileceğini bir türlü kavramak istemeyen ve ısrarla Allah’a ve kitabı Kerimine sarılmaya erinen milletimizi korkarım ki çok daha ciddi imtihanlar bekliyor. Dua ediyorum ki, bu imtihanlardan Devletimiz ve milletimiz sağ salim çıksın. Devletimizi kaybedersek ne can kalır ne namus kalır ne de din. Rabbimiz yurdumuzu her türlü karmaşadan, haksızlıktan, yolsuzluktan, adaletsizlikten, ahlaksızlıktan korusun ve kurtarsın. Size de, sizin gibi masumlara da sabır ve esenlik lütfetsin. Amin. Dr. Muhammed Bozdağ
-hocam iyi akşamlar. Örgütle hiç alakam olmadığı halde ihraç oldum. İçime sindiremiyorum. Düşündükçe kafayı yiyecek…
Posted by Dr. Muhammed Bozdağ on Tuesday, September 12, 2017