“ ‘-Öğrendiğimizi hem uygulamakta zorlanıyoruz ve hem de bizi saf yerine koyuyorlar. Sorusunu şöyle cevaplarız:
-Birincisi: Değişim tiryakilikten kurtulmak gibi bir zorluktur, kimse güzel hasletleri kolay kazanmıyor. Başarmak isteyen, yürümeyi ve konuşmayı sırf anne-babasını taklit ederek kendi kendine öğrenen küçücük çocuğun çabasındaki azimle çırpınmalıdır. Değişmek zihni değiştirmekle mümkündür. Zihin ise yıllardır öğrendiklerini bir çırpıda ve basit çabalarla atamaz. Direnmek lazımdır. Gayret eden, düşe kalka da olsa başarıya erişir.
-İkincisi: İlahi ahlaka tutunmayı ve dürüstlüğü saflık sanan, kendi saflığına saplanmıştır. Kendinizi saf (yani anlayışsız) insanlara göre mi, şefkatli Sahibimize göre mi değerlendiriyoruz? Allah kendini geliştirmeye çabalayan kuluna saflık etiketi yapıştırmaz; aksine onu sever, över, yükseltir.
-Üçüncüsü: Tamam, belki de ben bazen eksik anlatmış olabilirim. Örneğin üstün bir ilahi ahlak olan ‘tevazuu’ kibirli kimselere göstermenin ‘alçalmak’ olduğunu söylemeyi unutabilirim. Zalimle samimiyet kurup ona sırlarını açmak tabii ki saflıktır. Eğer siz doğru ilkeleri doğru yerde, doğru zamanda ve doğru şekilde temsil edebiliyorsanız, çevrenin ne dediğini boş vermeniz gerekmez mi? Enerjimizi milletin diliyle baş etmeye odaklarsak işimizi hakkıyla yapabilir miyiz?” Muhammed Bozdağ