Bugünlerde kamuoyu, çocuk yaşta evlendirilenlerin yaşadığı bir felaketi yanlış bir yolla çözme girişimini, “cinsel istismar” başlığı altında yoğun olarak tartıştı. Söz konusu olan, zina gibi davranışlar değil; yasal yaşını doldurmayanların evliliklerinin cezalandırılmasıdır. Maalesef hukukumuz çocuk yaşta evlendirilen çocukları cinsel istismardan cezalandırıyor; ama bu evliliğin nikahını kıyan imama da, izin veren ailelerin sorumlularına da dokunmuyor.
Bir şekilde evlendirilmiş 15 yaşından küçüklerin evlendirildikleri kişilerin cinsel istismar suçlamasıyla yargılanıp mahkûm edilmekten kurtarılmasını amaçlayan bir yasa çıkarılmaya çalışıldı. Maalesef Güney ve Doğu Anadolu’da inadına ve ısrarla sürdürülen çocuk yaşta evlendirilme geleneğini, dolaylı yolla koruyucu bir durumla karşı karşıya kaldık. Bir taraftan eşleri hapse atılınca ve yalnız başına hayata tutunmaya çalışan çocuk yaşta kadınları koruyacağım derken, diğer yandan uzun vadede bir bozuk törenin meşruluğu temellendiriliyordu.
Gönül Arayışı (Aşkla İmtihan) ile evlilik öncesinin kitabını yazan Dr. Muhammed Bozdağ olarak, bu konuda susmamız, bir şey söylemememiz düşünülemezdi. Kimi geleneksel dini yorumları ve fetvaları dahi karşımıza almayı göze alarak, törenin içerdiği yanlışlığı, ilgilenenlerin yüzüne vurduk. Şimdilik bu konu siyasetin gündeminden kalkmış olsa da ne yazık ki ülkemizin gündeminden kalkmamıştır ve bu şekilde de kalkamaz.
Bir yandan zinaya ve öbür yandan da çocuk yaşta evliğe karşı yaşadığımız hukuki boşluğun mutlaka giderilmesi, yanlış törelerle mücadele edilmesi ve evliliğin kolaylaştırılması gerekir. Aksi takdirde toplumumuz kan ağlamaya devam edecektir.
Gönül Arayışı (Aşkla İmtihan), Kur’an-ı Kerim’in buyruklarına uygun bir evliliğin gerçekleşmesi için dört şart üzerinde durur: 1-Bunlardan ilki, evliliğin meşru olmasıdır. Yani kişinin nikâhsız olması, yakın akraba, sütkardeşi vs. olmaması, boşanmışsa iddet müddetini tamamlaması gibi malum hususlardır. 2-İkincisi evleneceklerin aileyi geçindirecek ekonomik imkâna sahip olmasıdır. Doğacak yavrular işsiz güçsüz kimselerin çaresizliğine kurban edilemez.
Diğer iki husus, bugün gündemimizde olan cinsel istismar meselesinin çerçevesini oluşturmakta ve bu konuda maalesef sıkıntılı fetvalar gelmektedir: Biz Kur’an’dan, iki insanın evlenebilmesi için 3–buluğa, yani cinsel ergenliğe ermelerinin ve 4-rüşde, yani kendi hayatlarını tek başlarına yönetecek bir akıl ve basirete sahip olmalarının şart koşulduğunu anlıyoruz.
Kur’an bu konuda yaş sınırı getirmek yerine, tüm çağları ve şartları kuşatacak şekilde iki çok önemli ölçüt getirmiştir: Bir çocuk herhangi bir beslenme şekli sebebiyle cinsel olgunluğa 15 yaşından önce ulaşsa bile, rüşdünün de tamamlanması, yani bir bebeğe annelik veya babalık yapacak bir kişilik gelişimini sağladığını ortaya koyması şarttır. Günümüz şartlarında böyle bir olgunlaşmanın 16-17 yaşlarından önce yeterince sağlanabileceğini kimse iddia edemez. Aklı yetersiz ve sorumsuz insan 40 yaşında da olsa evlendirilemez.
Bu güne kadar çocuk yaşta yapılmış evliliklerin pek çok faciasına tanıklık etmiş bir yazar olarak şunu söyleyeceğim: Şayet bir şekilde çocuk yaşta nikâhlanmak söz konusu olmuş ise, yapılması gereken, böyle tehlikeli durumlar için af kanunu çıkarmak değil, bu basiretsiz nikâhı kıyan imamı ve bu nikâha olur veren her iki ailenin sorumlularını yargılayıp cezalandırmak olmalıdır.
İşte Gönül Arayışı (Aşkla İmtihan) kitabında konuyla ilgili yazdıklarımız:
Evlilik Çağı Ne Zaman?
Yüce Yaradan’ın ilkelerine göre, ne zaman evlenmeliyiz? Rabbimiz bizim annelik, babalık, eşlik sorumluluğunu ve yükünü en uygun ne zaman üstlenebileceğimize dair ne buyuruyor?
Bazı Müslüman kültürlerde dahi erken yaşta evliliklere rastlıyoruz. Çocuk yaşta evlilikler yüzünden, rahimi düşenden, ailesini çekip çeviremeyene, ekonomik olarak geçindiremeyene veya terk edip gidene kadar, türlü belalara rastlanıyor. Öyleyse kâinatın Sahibine boyun eğenler için evliliğin en doğru zamanlaması nedir?
Kerim Kur’an evliliği güçlü bir sözleşme olarak tanımlamıştır ve sözleşme iki taraflı yapılır : “(Nikâhlandığınız) eşlerinizle güçlü bir sözleşme (misak) yapmıştınız.” (Nisa, 21)
Şu ayet sözleşme yapabilme yetisini iki asgari şarta bağlamıştır: “Yetimleri nikâh (cinsel ergenlik) vaktine erişinceye kadar izleyin ve eğer onların rüşte (akıl ve kişilik olgunluğuna) eriştiklerini anlarsanız, onlara emanetinizdeki mallarını teslim edin.” (Nisa, 6)
Şu ayet de evliliği yeterli ekonomik birikime bağlı kılmıştır: “Evlenme imkânı olmayanlar, Allah onlara yeterli geçim lütfedinceye kadar iffetlerini korusunlar!” (Nur, 33) Anlıyoruz ki evlenme çağı bu üç asgari şartı karşılayabilir hale geldiğimiz çağdır.
Bu şartları açalım: Birinci şart, kişinin biyolojik olgunluğa, yani buluğa ermesi; ikincisi de kişilik kemaline, yani rüşte kavuşmasıdır. Gençler eğer çocuk yapabilecek biyolojik ergenlikte iseler ve akılları, anlayışları da, hayatlarını yönetebilecek ölçüde gelişmişse, nikâh sözleşmesi yapabilirler demektir bu.
Zikredilen ayette Rabbimiz, (îza belagün nikâha), “nikâh vaktine erişinceye kadar” ibaresiyle cinsel ergenleşmeyi ifade ediyor. Bu kişinin biyolojik olarak ilişki kurabilir veya çocuk yapmayı kaldırabilir yaşa gelmesi demektir. Bir çocuk kuvvetli beslenirse ve genetiği de uygunsa, on yaşında cinselliği açılabilir ve çocuk yapma olgunluğuna ulaşabilir.
Fakat salt cinsel ergenleşme, annelik, babalık, eşlik sorumluluğunu üstlenebilme becerisini sağlamaz. Nice kişinin biyolojik yaşı ilerlediği halde kişilik yaşı çocuklukta kalmıştır. Nice kişiliği gelişmemiş yetişkin, evlenerek kurduğu aileyi herkes için cehennem etmektedir. Bu açıdan yaşı yeterli olsa da evleneceği kişinin aklının ve kişiliğinin de yeterince gelişip gelişmediğini araştırmak, evlenecek kişinin sorumluluğundadır.
Geçmişin zor şartlarında erkenden sorumluluk alan gençlerin kişilikleri daha erken gelişebilirdi. Ancak akıllı teknoloji ilerledikçe insanın kişilik gelişimi gecikmektedir. Bu açıdan evliliği 16 yaşından daha da erkene almaya çalışmak medeni toplumumuzda artık gündem dışına çıkması gereken bir konudur.
Demek ki evlenebilecek kişi akıl, kişilik, sorumluluk açısından da yeterince gelişmiş olmalıdır. Bu ayetlere göre, iki kişi gelip de “Bizim yaşımız tutuyor, bizi evlendirin!” dediler diye otomatikman nikâhları kıyılamaz. Yeterince reşit olduklarını da ispatlamaları gerekir. Allah’ın böyle bir emri vardır; ama kanunlarımızın böyle bir derdi yoktur. Dolayısıyla evlenenleri iyice tanımayan imamın, yeterliliklerini araştırmadan nikâhlarını kıyması ve şahitlerin de şahitlik etmesi günahtır. Böyle bir nikâh, gençlere de, doğabilecek çocuklara da ve bu ilkeleri koyan Allah’a da ihanettir.
Evlenebilmenin üçüncü şartı olan yeterli geçimden dinimiz erkeği sorumlu tutuyor. Çoluk çocuğunu besleyebileceğin, koruyabileceğin yeterli ekonomik kaynağın yoksa evlenemezsin. Yapman gereken zinaya karşı sabretmek ve iş sahibi olmak için çalışmaktır.
Bazı çevreler, yüce Allah’ın “Aranızdan bekârları evlendirin.” (Nur, 32) emrini, yanlış yorumlayarak, çocuklarını olgunlaşmadan evlendirmeye çalışıyorlar. Allah bu emirle “çocuklarınızı” değil, “aranızdan bekârları” buyurarak, aramızdan evlilik çağına gelmiş, ancak ekonomik imkânı olmayan garibanlara maddi yardım edilmesini kast etmektedir.
Nedense kimi çevreler bu ayeti oğullarından çok kızları için anlıyorlar. Oğullarını olgunlaşacakları zamana kadar eğitip, kızlarını erkenden başlarından savmaya çalışıyorlar. Bu ayeti “küçük kızlarınızı sorumluluk alacakları yaşa ve beceri düzeyine gelmeden zorla kocaya gönderin.” anlamına yormak acı bir yanılgıdır.
Kimi toplumlarda hastalık ve savaşların yaş ortalamasını 40’lı yıllara düşürmesi yüzünden evlilik yaşı erkene çekilmeye zorlanabilir. Bazı toplumlarda eğitimin ve şehir hayatının zihnen olgunlaşmayı geciktirmesi evlilik yaşını ileriye attırabilir. Medeni hukuk, günümüz toplumunun akli ve biyolojik olgunlaşma ortalamasına bakarak evlilik yaşını 17 olarak belirlemiş ve hâkime bunu 16’ya indirme yetkisi tanımıştır. Kur’an bize ihtiyaçlara göre zarar vermeden esneyebilen mükemmel bir ölçü vermiştir.