Tüm güzellikleri Yüce Yaradan’ın lütfettiği 365 güne ve tüm ömrümüze yaymak dururken, neden günleri kadınlar, sevgililer, anneler, babalar günü yaftalamalarıyla sınırlıyor ve söndürüyoruz. Sırf kapitalizm, tüketim kültürü ve ruhsuz maddecilik yüreklerimizi daha fazla semirsin diye türetilen bu tür günleri sürüler gibi taklit etmek ve kültürel bir esarete boyun eğmek bizim gibi değerli milletlere yakışır mı? Bütün böyle günler bir yana, bu yazıda anne baba günlerine odaklanacağım:
Bize şöyle buyurmuştur yüce Yaradan: “Anne babana merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi, Sen de anne-babama acı.” (Isra,24)
Bize şefkatle kol kanat geren anne babalarımızı hemen her gün dururken, anneler/babalar gününde anma ile bağdaşabilir mi bu emir? Bu ayet bir ömür boyunca bütün bir hayata, bütün günlerimize serpilmesi gereken bir bakış açısı değil mi?
Biz bu genel bakışı ihmal edip, yıl boyunca unuttuğumuz anne babalarımızı senede bir hatırlayıp “Anneler (veya babalar) günü kutlu olsun!” dersek, bu tutumumuza Allah rahmet eder mi?
Batı medeniyetinin bütün adet ve törelerinin adım adım ta yüreğimize kadar girip bizi ele geçirişini elimden bir şey gelmeden izliyorum. Bizim kurban veya ramazan gibi bayramlarımız, işlerimizi kapatıp tatillere koşmamızın vesilesi olmuş. Adeta yosun tutuyor bu çok mübarek medeniyet geleneğimizde ve yerine Batının bayramları doluyor hızlıca…
Bu yazıdan on gün önce biladerin bijuteri dükkânına uğradım. Harıl harıl anneler gününe hazırlık yapıyor, vitrinini yeniliyordu. Bir gün önce de, bir konuşma yapmadan önce beni katılımcıların anneler gününü kutladıktan sonra takdim ettiler.
Bu akşam eve gelirken kapıcımızla selamlaştığımızda anneler günümüzü kutlayarak söze girdi. Söylediğine göre çiçekçilerde kuyruk olmuş millet, çiçek kalmamış ve kendisinin apartmanın bahçesinde yetiştirdiği bazı çiçekler bile yolunmuş.
Gündüz biladere sordum bugün işin nasıl gittiğini… Sevgililer gününde nefes alamıyorlarmış satıştan. Anneler gününde ise geçen yıla göre yarı yarıya imiş halkın ilgisi. Demek ki bu yıl annelere kolye küpeden çok çiçek hediyesi revaç bulmuş. Babalar günü ise diğer günlere göre biraz daha sönük geçiyor anladığım kadarıyla.
Her tarafımdan kuşatılmış vaziyette, ortada kalakaldım. Yapmayalım, etmeyelim, bizim Rabbimizin razı olacağı bir tavır değil bu kapitalizm hizmetkarlığı diyorum, ama boşuna… Kuşatma kendi evime kadar girmiş. Küçük kızım gayet iyi niyetle… Bu sabah sevdiği annesine kahvaltı hazırlamış erkenden. Durumu öğrenince şaşırdım, üzüldüm, ama küçük çocuğu inciterek çözemem ki sorunu…
Öğleden sonra baş başa oturdum kızımla. “Evladım, annen için özel kahvaltı hazırlayarak annene gösterdiğin sevgini, saygını çok takdir ettim. Fakat evladım bu adet bizim dinimizde yok. Ne peygamberimiz yapmış ve ne de atalarımız. Allah dinimize koymadığı böyle bir kutlamaya neden sevap yazsın? Biz başka milletlerin bu tür adetlerini taklit ederek kendi medeniyetimizi bozduğumuz için günah da aldığımıza inanıyorum. Sen bunu anneler gününe rast getirmeseydin de başka herhangi bir günde yapsaydın güzel bir sevabın olurdu. Anne her zaman önemli, değerli ve saygı değerdir. Annemize sevgimizi böyle başkalarının uydurduğu günlerde arada bir değil, her zamanki davranışlarımızla sürekli göstermemiz daha doğru değil mi?”
Kızım beni anladığını söyleyip teşekkür etti. Konuşma iz bırakmış ki, o günden itibaren de hamd olsun, çocuklarımdan anneler-babalar günü kutlaması duymadım.
İnsan kalbini göstermelik davranışlarla sönümlendiren diğer kapitalist tüketim günleri gibi, anneler günü de İslam medeniyetine dışarıdan sokulmuştur. Daha doğrusu, Batı medeniyetinin dünyayı işgaliyle birlikte yeryüzüne yayılmıştır. 1600’lü yıllarda İngiltere’de anneler pazarı olarak kutlanan bu kilise etkinliği Avrupa’da kötülüklerden koruyan ruhani güç “kilise ana” kutlaması biçimini alıyor. Ardından 1872’de ABD’nin Phidelphia eyaletinden başlayıp tüm ABD’ye yayılıyor. Türkiye de anneler gününü resmen kutlama kervanına 1955 yılında katılıyor. Bugün kapitalist kültür sömürüsünün ana unsurlarından olan anneler günü, annemize duyduğumuz saygı ve sevginin tesiriyle yayıldı ve böylece kapitalist hakimiyet küreselleştirildi.
Sevgilileri, anneleri, babaları derken dalgalar halinde bütün bir yılı tüketim çılgınlığıyla dolduruyor ve saygının, sevginin tüm hayatı dengeli biçimde kuşatması gereken derin ruhunu kaybediyoruz. “Anneler günün kutlu olsun.” Sözümüzü Rabbimiz nasıl karşılar bir düşünelim. Peygamberimiz bizden duyacak olsa nasıl karşılar çok çok iyi düşünelim.
Annemize saygımızı sunacaksak neden neden ille de böyle bir günle sınırlı olsun? Neden tüm yeryüzü toplumlarını türettiği çeşitli ritüelleri benimseterek küreselleştirip sömürülerini sürdürmeye çalışanlara teslim olalım? Hatırlayalım ki peygamberimiz bu İslam ümmetinin içerisine düşeceği taklit ve bozulma felaketini tarif ederken “Hristiyan ve Yahudiler bir kertenkele deliğine girseler siz de oraya gireceksiniz.” (Buhârî, Enbiya, 50) buyurmuştur.
Bu taklitçiliğimiz öylesine derinleşiyor ve detaylanıyor ki, hak, hukuk, huzur ve adalet ikliminden ibaret olan kendi medeniyetimiz bu taklitlerin gölgesi altında kararıp yeni nesillerimizin gözlerinden kayboluyor. Bize yakışan bu değil.
Ben kimsenin varlığını, değerini yılın belli bir gününde kutlamıyorum. Annelerimiz, babalarımız, eşlerimiz, evlatlarımız, sevdiklerimiz, evcil ve sokak hayvanlarımız ve herşeyimizle tüm varlığımız ve hayatımız kutlu olsun. Tüm günlerimiz ve ömrümüz boyunca, bu sayısız nimetleri lütfeden Rabbimize hamd ediyoruz. Dr. Muhammed Bozdağ