Haberlerden öğreniyorum ki, Adana’da bir yurtta kalan masum yavrularımız yanarak öldüler. Onları kendi evlatlarım gibi düşündüm ve çok canım yandı. Bütün çocuklar bizim çocuklarımızdır. Yanarak ölmek en acı ölümlerden biridir. Rabbimizden diliyorum ki o masumları katında şehitlerden kabul buyursun. Düşündükçe yüreği yanıyor insanın, kahroluyor. Ölenlere rahmet ve yakınlarımıza ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Bu yangın bir kaza mı, bir kundak sonucu mu, bir ihmalkârlığın meyvesi mi? Hukuk ne olduğunu ortaya çıkaracaktır diye ümit ediyorum.
Fakat en azından şimdilik ortaya çıkıyor ki o yurtta ihmalkârlıklar vardı. Yangın merdiveni standartlara aykırı şekilde pvc malzemeden mi yapılmış? Merdivenin kapısı kilitli mi imiş? İhmaller olmasaydı o evlatlarımız belki de kurtulabilecekti. Hiç şüphesiz bir yurt yangınından kurtulamamanın sebebi, kasıt değilse, en azından ihmaldir. İhmali her kimler yaptı ise, o yavrularımızın katili öncelikle onlardır. O hainlerin hepsi cinayetle yargılanmalıdır. Rabbim o masumların diri diri yakılmasına sebep olan o ihmalkârlara bu ihanetlerinin bedelini en ağır şekilde ödetsin.
Böylesi felaketlerden yola çıkarak, bütün bir dini cemaate toptan bedel ödetmeye kalkışmak ise zalimliğin bir başka yönüdür. Suç şahsidir; birisinin hatasından başkasını sorumlu tutan, iftira atmış ve böylece o suça ortak yazılmış olur. Ardahan’dan Edirne’sine kadar bütün yurt sahipleri bu korkunç felaketten derhal derslerini çıkarmalı ve acilen tedbirlerini almalıdır.
Burada bütün velilere de sorumluluk düşüyor. O evlatlarımızı o yurda veren anne babalar da suçludurlar bu cinayetlerden. Evlatlarınızı teslim etmeden önce o yurda gittiniz mi? Kapılarına, pencerelerine, yangın gibi felaketten nasıl kaçabileceklerine baktınız mı? Bina depreme ne kadar dayanıklı yapıldı diye yetkililerden bilgi aldınız mı?
Bu millet sorumsuzluğun ve işlerini başkasına havale etmenin, başkasına güvenmenin bedelini ödüyor. Tepeden tırnağa insanlar işlerini yapıyormuş gibi görünüyorlar. Öbür yandan da gerçekte çöpleri halının altına süpürür gibi, çatlakları sıvayla kapayıp gizler gibi davranıyorlar. Bu millet bu kusurunun bedelini ödüyor ve çok daha ödeyecek bu kafayla.
Bina yapılıyor, denetleyeni de müteahhidin adamı çıkıyor. Denetleyeni ya parayla veya korkuyla yahut siyasi baskıyla susturuyorlar veya susturamadıklarını görevden uzaklaştırıyor, bu da olmuyorsa raporunu sümenaltı edebiliyorlar. Rant uğruna. Biraz daha masraf olmasın uğruna ve bedelini canlarımızla ödüyoruz.
Batı ülkelerini süper güç haline getiren şey işte böyle iş ahlaksızlıklarına asla izin vermemeleridir. Görevini hakkıyla yapmayanı derhal derdest etmeleri ve ihmalkârlara hayatlarının en ağır bedelini ödetmeleridir. İşlerinin kalitesini siyasete, ranta, torpile asla feda etmemeleridir.
Allah bizi kendi kendimize ihanet etmekten kurtarsın. Bırakalım boş lafları, hamasi sloganları da işimize bakalım. Ayinesi cafcaflı sözler değil, işidir kişinin ve işin mahiyeti de zamanı gelince işte böyle ortaya çıkıyor.