Savaşacak mıyız? Felaketlere sürüklenecek miyiz?
Üzerinden iki yıldan fazla süre geçti… Rüya âlemindeydim ve büyük bir külliyenin kocaman sağ duvarının temelini eski usul kazmayla açma işinde tek başıma çalışıyorum. Görünmeyen birileri bana yaklaştı ve -Bu külliyeyi Orta Doğuda Tayyip Erdoğan ve Putin birlikte yaptırıyor dedi. -Hadi oradan diyerek tepki gösterdim. -İnanmıyorsan bak dediler. Başımı kaldırdım. Önümde, sinema perdesi gibi dev bir perde aniden iniyor ve Putin’i içerideki platformda görüyorum. Hayretler içerisinde uyanıyorum. Benzeri bazı rüyalar izliyor… Putin’de istikrarsızlık beliriyor…
O sıralar Rusya şimdiki gibi gündemde değildi. Yakın geçmişte Rus ordularının Karadeniz’de harekete geçtiğini ve ardından da İran’dan üzerimize gelebilecek füzelerin korkusuyla yaşadığım rüyalara da yer verdim. Sonraki gelişmeleri zaten hep birlikte yaşadık.
Doğrusu ben bizi asıl parçalamak isteyenlerin bize can ciğer dost görünen müttefiklerimiz olduğuna, analizlerimle de, vicdanımla da yürekten inanıyorum. Bizi önce Suriye ile şimdi de Rusya ile savaşa yönlendiren ve savaşa bulaşmamızın manevralarını ardı ardına tekrarlayan Batılı müttefiklerimizin, savaş halinde Suriye’deki gibi her şeyimiz yok edilinceye kadar bekleyeceklerinden samimiyetle eminim. Devletimizin de bunu bildiğine inanıyorum. Devirip hırsla paylaştıkları Osmanlının enkazı üzerinden kendilerine kafa tutabilecek bir bağımsız devletin doğmasından asla hazzetmeyecekleri apaçıktır.
Buna karşılık, Rusya’nın çıkarları ile bizim çıkarlarımızın örtüştüğünü, Ruslarla geliştirebileceğimiz iyi ilişkilere, varlıklarını korumak istiyorlarsa Rusların da ve kanın durmasını istiyorsak bizim de ihtiyacımız olduğunu değerlendiriyordum. Hatta o rüyayı, aramızda belki de gizlice gelişen dostlukların işareti olarak da yorumlamıştım doğrusu. Bununla birlikte Ruslar’da aşırı bir kibir ve Avruplılar gibi bir ırkçılık var. Hele de yaygın sarhoşlukları içerisinde çılgın yanlışlıkları pekala onlar da yapabilirler. Tarih derin devlet tecrübesine rağmen öfkelerinin akıllarını esir ettiği liderlerin sebep olduğu felaketlerle doludur.
Doğrusu, hava sahamızın ihlali ve uçak düşürülmesi ile gelişen haberler yüreğimi ağzıma getirdi. Günlerce endişe yaşadım. Çünkü böyle bir savaş çıksa şu haliyle bu bizimle birlikte bütün dünyanın mazlumlarının bitişi olur. Yeryüzünü boşaltacak kadar. Devler tepişirken bedelini yine biz insanlar öderiz.
Ruslarla çok savaşlarımız oldu geçmişte. Bazen biz yendik, bazen onlar. Son olarak 93 harbinde Osmanlı feci bir yenilgiye uğradı ve Osmanlı müttefiki Batı zerre kadar yardım etmediği gibi savaşın sonundaki anlaşmayı çok daha kötü hale getirdiler. 93 harbinden Devletimiz ders almaz olur mu? Batılı dostlarımızın (!) fırsatları olsa bizi iki lokmada yutacağından zerre kadar tereddüt etmiyorum. Üzerimize arka plandan komünizmi saldırtmak suretiyle bizi kendilerine sığındırttılar. Şimdi ellerinden gelse aynı Ruslara gücümüzü bitirtirler, böylece Rusların güneyindeki koruyucu barikatı yok edip sömürgelerini hedefledikleri orta iç Asya coğrafyalarındaki süper zenginliklere kadar uzatmalarının yolu açılır.
Bunlar belki siyasi analizler… Belki zannedişler… Fakat rüyaları analizleri üzerinden görmez insan. Bazen gizemli haberler içerir rüyalar… Savaş çığırtkanlığı yapmasın kimse. Savaş ihtimalinden Allah’a sığınalım. Zira savaş demek, hele de bu zamanda yüzbinlerin ve hatta milyonların canının gitmesi demek. Para ve zenginlik tek bir cana bile değmez. Basiretli Müslüman mecbur kalmadıkça savaşa girmez. Bizim Ruslarla da başkalarıyla da savaşa değil, barışa ihtiyacımız var.
Eminiz ki Allah’ın göndereceği felaketi kimse engelleyemez ve Allah’ın koruduğu kavimi de kimse felakete uğratamaz. Bizim milletimiz bunca günahına rağmen, Allah’a belki de hala yeryüzündeki en saygılı ve bağlı millet. Bizim milletimiz tarihinde genellikle zalimlere karşı ve mazlumlardan yana oldu. Bu yüzden Allah bizim milletimize tarihi boyunca çok büyük zaferler verdi.
Fakat ben bizim milletin yakın geçmişte zenginleştikçe bir azgınlık içerisine kapıldığını görüyorum. Fuhuş patlamış, kumar patlamış, alkol, uyuşturucu, kul hakkı gaspı, dolandırıcılık, bencillik, bireycilik, savurganlık almış başını yürümüş. Bunlar Allah’ın haram kıldığı kahredici kötülüklerdir. Bir bela gelecekse korkum on binlerce nükleer silah değil, Allah’ın kaderinin belaya hükmetmesidir. Allah’ın tuzak kuranları tuzaklarına düşürüp bizi kurtarması, bizim cahilce kibir taslamamıza değil, günahlardan tövbeyle arınıp samimiyetle secde etmemize bağlıdır. Allah’ın nice kavmi niçin helak ettiği, hikâyeleriyle birlikte ortadadır. Avrupa’nın azgın kibrini Allah on milyonlarca insanın öldüğü iki dünya savaşıyla cezalandırmıştı. Şimdi çok daha büyük azgınlık görüyorum Batı’da. Bu yüzden yeni bir büyük felaket kaçınılmaz. Ama o felaket gelirse bizi de yutacak mı ve ne kadar? Bu tamamen bizim Allah’ın emrettiği ahlaka ne kadar yürekten döneceğimize bağlıdır.
Milli tankımızı, milli silahlı iha’mızı, milli füzelerimizi yapmaya başladığımızı gösteren haberler, ilk kez Batı’ya rağmen ve bağımsız kararlar verdiğimizi ve Allah’ın yolumuzu açtığını düşündüren işaretlerdir. Fakat bunlar dış güçlerin devasa silahlarına kıyasla hala devede kulak sayılır. Halen İran’ın bile gerisinde gibi görünüyoruz. Savaşa karşıyız, ama barışın yolu mutlak surette caydırıcı güç sahibi olmaktan geçiyor.
Allah’ın devletimize ve ordumuza güç vermesi ve bize gizemli yardımlarla güçlendirici yol göstermesi için hepimize düşen çok ciddi görevler vardır: Günahlardan şiddetle kaçınmak… Eşimizi dostumuzu, aile, akraba çevremizi Allah’ın emrettiği temiz ahlaka teşvik etmek… Her türlü savurganlığa son vermek… Yarın ölebilecekmişiz gibi bir psikolojik hazırlık içerisinde olmak… Dinimizin terörü lanetlediğini bilerek her türlü fitneden uzaklaşmak… Çok çalışmak, üretmek ve görevlerimizi hakkıyla yerine getirmek… Allah milletimizi, müminleri ve yeryüzündeki bütün masumları korusun. Dr. Muhammed Bozdağ