Geçen Pazar günü yürüyüşte, semt sahasının yanından geçiyordum. On santim aksakallı, başında örme takke, yetmiş yaşlarında bir ihtiyar da oturmuş izliyor. Besbelli ki Müslüman! O yaşta bir dedenin maç izlemesini garipsemiş olacak ki birisi yaklaşıyor, “Dede, maçı seviyorsun galiba?” diyerek.. “Yok ya, hiç sevmem top oyununu” diyor adam ve devam ediyor.
“Bu top oyunu nereden çıktı biliyor musun? Peygamberimizin kafasını kesmişler, canı çıkmamış, kafa top gibi oynamış.” Ürperiyorum. “Dayı, haşa, ne feci uydurma bu söz!” diye araya giriyorum. Başlıyor “Allah dostu der ki…” diye masal anlatmaya… Uzaklaşıyorum.
Bu olay birkaç ay önce yaşadığım bir diğer olayı hatırlatıyor bana. Hac organizasyonları yapan bir İslam tebliğcisi ve kahramanı görünümündeki hoca, beni de ısrarla umreye çağırıyor ekipleriyle gitmem için. Sonra da Kâbe’nin faziletlerine dair uydurmaları sıralamaya başlıyor. Nezaketten, kırılmasın diye kendimi tutmaya zorlanıyorum. Bir ara duraksayıp devam ediyor: “Biz niye televizyon antenlerimizi Kâbe’ye çeviriyoruz? Orası dünyanın merkezi olduğu için. Yoksa çekmez televizyonlar.” Artık kendimi tutamayıp kahkaha patlatıyorum.
Bu da beni aylar önce memlekette yaşadığım bir olaya götürüyor. Koca hacı amca, defalarca gitmiş Kabe’ye. Kur’an’a, namaza âşık. Bakınca dersiniz ki bu bir Allah dostu. Derken konu açıldı ve Eyüp aleyhisselama bir efsane isnat etti. Güya karısı saçından bir tutam vermiş şeytana kocası iyileşsin diye de Eyüp aleyhisselam bu yüzden kendisine tokat atmış.
Kardeşim bu ne felaket. Bu ne cehalet! Bir ilahiyatçıdan dinlemiştim. Afrika ziyaretlerinde bir camiye uğruyorlar. Çocuk Kur’an okur gibi bir şey okuyor ve cemaat huşu içinde Kur’an okunduğu zannıyla dinliyor. Meğer konu kadınların özel halleriyle ilgili ilmihal bilgileriymiş. Arapça bilmediklerinden anlamıyorlar.
Bu bin türlü batıl itikatla bin parçalı kafalar haline geldik. Her grup ayrı bir telden çalıyor ve bu kafalarla ümmetin ittifakı imkânsız. Biz Müslümanları bu hale getiren ne? Allah dostu etiketi alan birisi çıkıyor ve acayip efsaneler uydurup anlatıyor. Sen vahiy mi aldın onun Allah dostu olduğuna dair? Tartsana söylediklerini Allah’ın kitabıyla! Akıl, mantık eğitimi almamış insanların, matematik, fizik, kimya, coğrafya, tarih öğrenmemiş, doğru dürüst ilimdeki gelişmeleri izleyememiş insanların din tebliğcisi kesilmesi ümmetin başına eğelen büyük bir felaket… Yetersiz akıllarıyla, kitaplara girebilen her türlü asılsız efsaneyi Kur’an’dan üstün tutabilecek bir mantık çöküşü bu… Bizim millet ise bu durumdan kendisini kurtaracak okumayı, ilim edinmeyi bıraktı. Bir milletin başına bundan büyük manevi bela mı gelir?
Bu sayfada yazıyor birisi ki kazaya kalan her vakit namazın için cehennemde yanıp hesabını ödeyinceye kadar cennete gidemiyormuşsun. Bu asılsız iddia Kur’an’a uymuyor. Zerre kadar alakası yok Allah’ın diniyle. Allah kimlerin nasıl cennete gideceklerinin bilgisini birçok ayette apaçık vermiş. Sevaplarla günahların mizanda tartılacağı apaçık…
“Bu iddianız yanlış, Kur’an okuyun!” diyorum. Beni haddimi aşmakla, haktan saptırmakla suçluyor. “Ben yedi yaşımdan beri Kur’an okuyorum.” diye çıkışıyor. Sen nasıl Kur’an okuyorsun? Sen azıcık Kur’an okusan bu kadar batıl ve basiretsiz bir itikatta boğulur musun?
Türkiye’de Arapça öğreten bir Suriyeli öğretmenin şaşkınlığını hatırlatmak istedim burada… “Türklerin o kadar çok hafız yetiştirmesini hep takdir ederiz. Fakat Türkiye’ye gelince, hafızlarınızın çoğunun Kur’an’ın manasını bilmediklerini öğrendim. Şok oldum. Çok şaşırdım.” diyor. Allah’ın ayetlerini anlamaya çalışmamak Kur’an okumak mı? Kur’an okuyup da Allah’ın ne buyurduğunu öğrenmeye çalışmayan mümin, kıyamet günü vereceği çetin hesaba hazırlansın.
Çünkü Allah başka bir şeyden değil, Kur’an’dan hesaba çekecek hepimizi… “Bilmiyorduk!” diyemeyecek kimse. İnsan o kadar namaz kılıyor da hiç merak etmez mi “Rabbimiz bizden ne istiyor!” diye. Aylarca dizi izliyor da nasıl birkaç saatçik olsun Kur’an çalışmaya üşeniyor. Kendinize acımıyorsunuz ey kalabalıklar. Kıyamet hesabının çetinliğinin ciddiyetinin farkında değilsiniz. Buyurun okuyun şu ayeti: “Ey peygamber, bu Kur’an, sana ve milletine bir öğüt ve bir şereftir ve siz hepiniz ondan sorguya çekileceksiniz.” (Zuhruf, 44) Dr. Muhammed Bozdağ