Star Gazetesi: Manevi gelişimin önemi…
21-Temmıuz-2006
Metin Yüksel: “O, insanın yaşam serüvenini ve kişisel gelişim macerasını farklı bir pencereden yorumluyor. Ruh ve bedenin “mana” ve “sonsuzluk”la olan ilişkisini mercek altına alıyor.”
Kişisel gelişimin farklı yorumcusu
Metin Yüksel, Star, 13/11/2005
http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=81145
O, insanın yaşam serüvenini ve kişisel gelişim macerasını farklı bir pencereden yorumluyor. Ruh ve bedenin ‘mana’ ve ‘sonsuzluk’la olan ilişkisini mercek altına alıyor. Bozdağ, ‘Kişisel gelişimi manevi değerlerden koparamazsınız’ diyor
Dr. Bozdağ’ın kişisel gelişimle ilgili yazdığı kitapları satış rekorları kırıyor
Düşün ve Başar, Ruhsal Zeka, İstemenin Esrarı ve Sonsuzluk Yolculuğu. Son yıllarda kişisel gelişim alanında yazılmış ve baskı rekorları kıran kitapların adları bunlar. Kitapların yazarı Dr. Muhammed Bozdağ, yıllardır TBMM’de çalışan bir bürokrat. Öğrencilik yıllarında arkadaşlarının ‘Marko Paşa’sıymış. Sürekli dert dinlemiş. İnsanların sorunlarıyla hemhal olunca zihninde farklı ufuklar açılmış. Kişisel gelişimle ilgili yazılmış yerli ve yabancı onlarca kitabı okuduktan sonra bu alanda yoğunlaşmaya karar vermiş. Yazı macerası böyle başlamış.
İlk kitabı Ruhsal Zeka 99, Düşün ve Başar 91, İstemenin Esrarı 65 baskı yapmış. Nesil Yayınları, yazarın son kitabı Sonsuzluk Yolculuğu’nun ikinci yüz bin baskısını yapmak üzere. İki yıldır TRT’de Sonsuzluk Yolculuğu adlı bir programa imza atıyor. O bunlarla da yetinmeyerek hergün okurlarından gelen onlarca elektronik postaya cevap veriyor. Kişisel gelişim alanında ortaya konan çabalara vurgu yapıyor ve kitaplarındaki farkı şu sözlerle ortaya koyuyor:’Kişisel gelişimcilik bence gittikçe insanlığı çözümünden ağır sorunlara sürükleyeceek bir niteliğe bürünüyor. Ayrıca bence manevi gelişimle buluşturulmayan kişisel gelişim insanı bireyciliğe, yalnızlığa, rekabetçiliğe sürüklüyor.’
Kitaplarında ve programlarında insanın yaşam serüveninin detaylarını mercek altına alırken ruhun ve bedenin mana ile olan ilişkisini de gözler önüne seriyor. Bozdağ, sorularımızı cevaplarken ‘İşin bu yönünü ihmal etmediğim için kitaplar beğeniyle okunuyor’ diyor.
Manevi gelişim önemli
Ne yazıyorsunuz bu kadar ilgi çekiyor?
İnsana evren içerisindeki gerçek değerini ve önemini hissettiren yüksek yaklaşımları paylaşmaya çalışıyorum. İnanç sistemimizden, Mevlana gibi sevgi, hoşgörü üstadlarından gelen insan tanımını günümüz diline yansıtmaya çalışıyorum.
Bir anlamda insanın kişisel serüvenine farklı bir bakış açısı mı getir meye çalışıyorsunuz?
Elbette. Ama, kişisel serüveninin gizemli kalan muhteşem boyutlarına bence ikna edici ve sanırım biraz da şaşırtıcı açıklıklar kazandırıyorum diye düşünüyorum.
Size ‘kişisel gelişim uzmanı’ dersek yazı maceranızın alanını daraltmış olur muyuz?
Açıkçası başlangıçta kullanmakta çekinmediğim kişisel gelişim uzmanı kavramından artık çekiniyorum. Çünkü kişisel gelişimcilik bence gittikçe insanlığı çözümünden ağır sorunlara sürükleyecek bir niteliğe bürünüyor gibime geliyor. Ayrıca bence manevi gelişimle buluşturulmayan kişisel gelişim insanı bireyciliğe, yalnızlığa, rekabetçiliğe sürüklüyor.
Madde ve başarıya odaklı bir kişisel gelişim algılamasını doğru bulmuyorsunuz o zaman.
Bir açıdan haklısınız. Cevap başarıyı nasıl tanımlayıp algıladığınıza bağlı. Tahtında intiharı düşünen padişah mı başarılıdır, yoksa kuru ekmekten başka yiyeceği olmayan, samanlıkta yaşamaya mahkum şen ve huzurlu aile babası mı? Bence başarı insanın Yaratıcısıyla ve onun vesilesi üzerinden de evrenle dost ve barışık olmayı başarmasıdır.
Kişisel gelişimciler neyi ihmal ediyorlar?
Genellemeyeyim ama bazıları denemeden, yaşamadan önerdiklerinin gerçekten çözüm olduğunu sanabiliyorlar. Kişisel gelişimle birlikte derin bilincimize taşınan tehlikeli düşünme ve inanma biçimleri var.
En aciz uzaylı insan
Yaşam serüvenine sonsuzluk penceresinden bakmayı tavsiye ediyorsunuz? Bunu nasıl yapacağız?
Önce yolculuğumuzun duraklarını anlatan çalışmaları iyi incelemeliyiz ki Sonsuzluk Yolculuğunda bunu yaptım. Ben şahsen her gün bugün dünyadaki son günüm olabilir diyerek başlıyorum çalışmalarıma. Gerçekten olabilir; çünkü ummadığım anda beklemediğim dostlarım yarı yolda benden ayrılıp gidebiliyorlar. İnsan dünyadaki en aciz ama en aziz uzaylıdır. Kısa süre içerisinde gidiyor buradan. Bunu algılaması lazım.
Ama insanlar hayatı kuşatan illüzyonlara hiç bitmeyecekmiş gibi sarılıyorlar. Herkes bugünü yaşamak istiyor. Hazları peşin almak istiyor.
Üzgünüm. Medeniyetin getirdiği teknolojinin ürettiği bir yığın fantezi insan aklını ve kalbini dört koldan ele geçirmiş durumda. İnsan asrımızın en zavallı esiri oldu. Her akşam izlediğimiz siyasi gündem evrenin gerçek gündeminin milyonda biri bile değildir. Ama sanki her şeyimiz o gündemden ibaretmiş gibi geliyor. Bilincimizi bu esaretten kurtarma çabası sergilemeliyiz.
Kitaplarınız insanlara biraz da bu illüzyondan kurtarmaya dönük çalışmalar mı?
Elbette. Bizim kitapların etkisi biraz da bu konuda sağladığı destekten kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Bir okuyucu Ruhsal Zekayı okuduktan sonra, ‘Sanki uzaya, bir başka evrene gitmişim gibi etkilendim’ diye yazmıştı. Aslında başka bir uzay değil orası. O muhteşem uzay burası.Yarın sabah sanki Ay’da yürüyormuş gibi bakın sokaklarınıza. İnsanların yüzlerine uzaylılara bakıyormuş gibi dikkat edin. Sıradan bakışların gizlediği çok farklı duygular ve algılar keşfedeceksiniz.
Sizi bu alanda yoğunlaşmaya iten etken ne?
Kendimde gördüğüm eksiklikler. Köyümde sinek öldürmekten, avladığımız kuşların kafasını koparmaktan zevk alırdım. Cahilliğin getirdiği vahşi bir kişilik. Ama, canların azizliğini keşfettim. Evrenin güzelliğini, Yaratanın yaradılıştaki ihtişamını fark ettim. Nereye baksam boğazım düğümlendi. Doğayı saran bu ilahi güzelliklere nasıl da kör olmuşum.
Çok satan dört kitap, yetenek.com adlı siteniz. Bunlara bir de TRT’de yaptığınız Sonsuzluk Yolculuğu adlı program eklendi. Yoğun bir tempo değil mi?
Evet yoğun ama çok keyifli… Çalışmanın tiryakisi oluyorsunuz. Tembelliğin yoruculuğu iç karartıcıdır; ama çalışmanın yoruculuğu huzur ve coşku vericidir.
Çağdaş Marko Paşa
Peki, insanların dertlerine derman olabiliyor musunuz?
Öğrencilik yıllarımda bana bazı arkadaşlarım Marko Paşa derlerdi. Dert dinleyen ama çare olamayan meşhur bir Osmanlı paşasıymış. Elbette iş bulamam, ayrılanları buluşturamam, sihirli bir değneğim yok. Ama, gördüm ki insanlar değerlerinin hissedilmesine muhtaçlar. Saygıya, bir kez olsun dinlenmeye, biraz olsun sevilmeye, önemsenmeye muhtaçlar.
Ekranda konuşmak mı daha kolay yoksa okurlarla kitaplar aracılığıyla buluşmak mı?
İnsan neyi en çok yapmışsa onu daha kolay başarır. Benim yazarlık serüvenim ortaokul yıllarına dayanır. Ekranı kullanmam ise iki yıllık bir geçmişe sahip. Yazarlık hiç de kolay değil. Bir de yazarlıkla hitabet arasında zıt bir ilişki olduğunu da bilirsiniz. Ama ikisi de çok eğlenceli.
Muhammed Bozdağ sürekli neşeli, kıpır kıpır bir insan mı? Bütün sorunları aşmış, sıkıntı çekmeyen, hayatı keyifle yaşayan bir insan mı?
Hayir, hayır kesinlikle değil. Ama karamsar ve ümitsiz değil. Yanı başınızda onca ölüm, onca haksızlık, onca açlık ve adaletsizlik varken, kıpır kıpır hoplayıp zıplamak için vadideki kuzucuk rolünü oynamalısınız. Ben sadece bazen ağlamaklı da olsa sevinçliyim. Allahın adaletine güveniyorum… Kıyamet kopuyor olsa, ürpersem de elimdeki fidanı dikmeye çalışırım Peygamberimin önerdiği gibi…
Muhammed Bozdağ kimdir?
Trabzon’un Akçaabat ilçesinde 1967 yılında doğdu. ODTÜ Kamu Yönetimi bölümünü 1990 yılında bitirdi. Yüksel lisans tezinin ‘TBMM’nin verimliliği’ üzerine yaptı. Siyaset bilimi alanında doktora yaptı. ABD, Almanya, Hırvatistan ve Bosna Hersek’te çeşitli çalışmalar yaptı. 1992 yılından bu yana TBMM’de yöneticilik yapıyor.