Vakit Gazetesinden Mikail Akad´ın Bozdağ´la Sonsuzluk Yolculuğu kitabı üzerine yaptığı roportajdan: “Kur`an`ın bize bilimin ulaşacağı son noktaya yönelik ipuçları verdiğine inanıyorum.”
Konuşan: Mikail Akad
Vakit 2005-06-04
Dr. Muhammed Bozdağ`ın Nesil Yayınlarından çıkan son kitabı, Sonsuzluk Yolculuğu Üzerine konuştuk. Bozdağ`ın kitabında özellikle Muhyiddin Arabi`den Mevlana`dan ve Bediüzzaman`dan da ciddi izler görünüyor.
Sayın Bozdağ, Türkiye`de kişisel gelişim alanında çok okunan yazarlarından biri olarak tanınıyorsunuz. Nesil yayınlarından çıkan Düşün ve Başar, Ruhsal Zeka ve bugünlerde Sonsuzluk Yolculuğu? Bu eserlerle neyi amaçlıyorsunuz?
İnsanın en yüksek donanımda yaratılan, çok değerli bir ilahi sanat eseri olduğunu biliyorsunuz. Kimse Yaratıcı tarafından insan kadar övülmemiştir. Ancak insanın özgürlüğü onun zirvelere çıkması kadar aşağılara çökmesinin de yolunu açıyor.
İnanç sistemimiz bize diyor ki, insanın hayatı dünyada başlamadı, dünyada bitmeyecek. Biz bu dünyada misafiriz; sonsuzluk yolcularıyız. Yaratılış amacımızla uyumlu, başarı çırpınışlarımızla muhteşem yaşantılar ortaya koyacağız ve evrenin Sahibinin sevgisini, dostluğunu kazanmayı hedefleyeceğiz. Benim bu yolda yapmaya çalıştığım, insana potansiyelinin gerçek boyutlarını göstermeye çalışmak. Son kitapta insanın bu potansiyelinin nasıl bir yolculukta karşısına çıkacağını netleştirmeye çalıştım.
Evrenin yaradılışından cennete uzanan bir yolculuk özetleniyor kitabınızda. İlk bölümde evrenin yaradılışı üzerinde farklı ve yeni şeyler söylüyorsunuz.
Düşünceme göre bu konuda çok güzel eserler verilmiştir. Ama bazı eserler bilimsellik uğrunda amacından sapmış, bazıları da sistemsel bütünlük taşımaktan, teorik bütünsellik içermekten uzak kalmıştır. Kimileri aşırı akılcılıkta maddeleşmiş, kimileri tümden metafiziğe sığınarak her türlü mantığın dışına çıkmıştır. Biz büyük alimlerimizin parça parça aktardıklarını bilimsel verileri de göz önünde bulundurarak sentezledik. Aklın madde ötesini kavramasını destekleyecek benzetimler ve yaklaşımlar ürettik. Bu arada kitapta özellikle Mevlana`dan derin izler görünsün istedim. Muhyiddin Arabi`den ve Bediüzzaman`dan da ciddi izler göreceksiniz. Evren zaman mekanının yoktan yaradılışının, madde-nur ilişkisinin, Yaratıcı-yaratılan, fizik-metafizik ilişkisinin ortaya konma biçiminin çok değişik olduğunu söyleyebilirim. Hayatın en temel ve en zor sorularına doğrudan girilen bir bölüm burası. Biraz fizik bilgisi istiyor.
¥ Kitaptaki dipnot yoğunluğu, akademik imaj verse de, güçlü hikayelemeler, akıcı ve seri benzetmeler kullanıyorsunuz. Birçok açıdan yenilikler içeren bir anlatım kullandınız galiba.
Gözleminize katılıyorum. Ciddi iddialarım var ve bu yüzden hem dini hem de bilimsel kaynaklarımı çok sağlam vermek zorundaydım. Çünkü hemen her konuda bin türlü düşünce var ve kafalar, felsefenin bu en derin konularında bir türlü netleşememiş.
Zamanın zamansızlıkla, ruhun maddeyle ilişkisini nasıl kuracaksınız? Yalın akla hitapla yetinme amacında da değilim. Çünkü bu kitapla bir duygusal değişim ve dönüşüm de amaçlıyorum. Bu yüzden somutlaştırmalar ve duygusal anlamda uyarıcı hikayelemeler oluşturdum. Bu kitapla evrenin Sahibini tanıma yolculuğuna çıktığımızı söyleyebilirim. Allah`a derinlikli biçimde ulaşma arayışındaki tasavvufun izleri dikkat çekecektir.
¥ Evet, ilginç bir nokta, Mevlana gibi tasavvuf öncülerinin sözleriyle bilimsel veriler arasında zaman zaman hayret uyandıracak ölçüde örtüşmeler yakalamanız. Burada bilimsel verileri kullanırken bilim felsefesini de taşlamadan durmuyorsunuz.
Doğru? Böylece aslında bilimin özellikle kuantum fiziği sayesinde yeni tartışmaya başladığı fikirlerin tasavvuf öncülerinin dilinde çoktan ifade edildiğini göstermek istedim. Bence Mevlana, Bediüzzaman gibi düşünce öncülerimiz, Kur`an`ın mesajını ve kozmolojisini bilimin çok öncesinde bir öngörüyle keşfedip gözlemleyerek dikkatimize sundular. Ben bu anlatımları yoğurup analiz ederek, yeni bir bütünlük içerisinde ifadelendirmeye özen gösterdim.
Bu konularda bu kadar rahat yazmak cesaret ister. Kıyametin tarihinden bile söz ediyorsunuz.
Bence artık
bilim zirvelerde dolaşıyor. Kur`an`ın bize bilimin ulaşacağı son noktaya yönelik ipuçları verdiğine inanıyorum. Artık her şeyi daha açık ve net konuşabilmeli ve gafletimizden uyanabilmeliyiz. Hiçbir felsefe, çözüm ve yaklaşım, Kur`an`ın tüm evreni kuşatan ufkundan öte bir değer kazandıramaz. Bu kapsamda elbette kıyameti de tartıştım; bu konudaki özel deneyimlerimi, araştırmalarımı bilimsel verilerin desteğinden de yararlanarak ifadelendirdim. Doğrudur, bence de insanlık tarihi 23. asrı yazamayacak.
Buradan sonsuzluk yolculuğunun son durağına geçerek sorayım: Cennet hayatını `çok mekanlı eşzamanlı` terimiyle bir anlamda sanki özetliyorsunuz. Ne demek istiyorsunuz?
Önemli bir soru. Gönüllerinden kötülükler alınmış cennetliklerin tüm isteklerinin karşılanacağını, dünyada akla hayale gelmemiş güzelliklerin orada sunulacağını biliyoruz. İlginç bir sorun dünyanın tekliğinde isteklerimizin çatışabilmesi, her isteğimizin gerçekleşememesidir. Cennette aynı anda yüzlerce yerde, yüzlerce farklı zaman akışı içerisinde ve farklı işleri yaparak yaşayacağız. Bir yerdeki nehrin akışı boyunca arkadaşımızla sohbet ederken, öteki yerde diğer arkadaşımızla vadilerde uçup gidebileceğiz. Bunun olabilmesi dünyada abdaliyet sırrına ulaşmış bazı velilerin prototip örneklerini sunabildiği yaşama düzeyinin ötesine geçmekle mümkün? Bunları uzun uzun tartışmadım; ama çerçevesinin ve mantığının anlaşılmasına yetecek bir sadelikte ve kısalıkta anlatmaya özen gösterdim.
Televizyon kanalları, binbir müzikler, çeşit çeşit müsabakalar; kanal kanal siyasi ve iktisadi haberler? Hatta sırf bir borsa bile bir insanın tüm saniyelerini aralıksız doldurabiliyor. En güzel surette yaratılan sonsuzluk adayı, evren saraylarının onur konuğu insanın nasıl esir alındığına bakar mısınız?
Benim yapmaya çalıştığım, bu heyüla içerisinde insanların gönüllerine ulaşmak. Sadece akıllarını iknayı değil, gönüllerini harekete geçirmeyi hedefledim. Dünyaya o kadar güçlü zincirlerle bağlanıyoruz ki? Kurtulmak için ruhumuzun kanatlarını güçlü heyecanlarla çırpabilmeliyiz. Bu eserin, bu tür heyecanlar üreten öncü üstatlarımızın yolundan giden bir katkı ve destek olmasını diledim. Bilim ile tasavvufu, akılla kalbi yan yana tutmak isteyenlere bir vasıta sunmak istedim.